25 Ekim 2015 Pazar

elektrikli süpürge neden çok ses çıkarır?

çünkü: 

piyasada iki tip motor var, dc ve ac. dc motorlar genellikle fırçalı. (fırçasız olanlar çok daha pahalı). bu motorlarda dönüş esnasında fırçaların ve dişlilerin çıkardığı sesler nedeniyle gürültü oluşuyor. engellenebilir bir durum değil. elden geldikçe izole edilebilir ancak yok edilemez. 

ac motorlar ise gayet sessizdir. keza dc gibi doğru değil alternatif akım kullanır ve fırçasızdır. çok güçlü olduğu için dişli vs mekanik yapılarak gereksinim duymaz. böyle olunca da pek ses çıkarmaz. 

peki neden süpürgede bunu kullanımıyoruz? çünkü, ac motorlar yavaş dönüyor. ağırlar ve büyükler. aynı zamanda adaptör gereksinimi vardır. elektrik süpürgesinde büyük ve ağır bir motor kullanamazsınız, evin içinde rahat kullanım gereklidir çünkü. 

bu nedenle, dc motor kullanmak durumundayız. elden gelen, izolasyonu iyileştirmek. ki şu günkü teknolojide, artık çok da rahatsız etmeyecek düzeylere indirildi süpürge sesi.

haydi kızlar okula!

kızlarımızın okuması için başlatılmış bir eğitim seferberliği, kampanya.

ilerde kocasının eline bakmamak, eşinin karşısında dik durabilmek adına kızlarımız okusun!

araştırmalar, eğitim düzeyi yükseldikçe, aile içi şiddetin azaldığını gösteriyor. aynı durum, kadının gelir sahibi olması durumunda da yaşanıyor. yani çalışan kadın, eğitimli kadın, daha çok "insan gibi" muamele görüyor.

http://www.hips.hacettepe...r/tkaa2014_ozet_rapor.pdf

bunun dışında, eğitimli bir erkeğin de eğitimsiz bir erkeğe göre daha az şiddet uyguladığı yukardaki raporda net bir şekilde görülüyor. "davul bile dengi dengine" diyorsak, genelleme ile eğitimli bir kadının eğitimli bir erkek ile birlikte olma olasılığı, sosyal çevre ve kazanç düzeyi gibi durumlar düşünüldüğünde daha yüksektir.

özetle, daha iyi bir gelir elde etmek, daha iyi eğitim görmüş bir birey ile evlenmek gibi durumlar, aile içi şiddet de dahil olmak üzere hayatın daha "yaşanabilir" kılıyor kadınlar için.

sırf bu yüzden kızlarımız okusun.

uzak mesafe ilişkisi

"olmaz" diyenler, denediler mi?

a) denediler ve başarısız oldu bu ilişki.

arkadaş, sen başarısız oldun diye herkes başarısız mı olacak? 

b) denemediler ve her zamanki gibi bilmedikleri, tecrübe etmedikleri bir konu hakkında, sanki 50 yaşına gelmiş de hayatın her şeyini öğrenmiş, ununu eleyip eleğini asmış bir amca gibi ahkam kesiyorlar.

iki durumda da, 

- birbirini yeterince sevmiyor olmak

- yeterince fedakarlık yapmamış olmak

- sadece tensel bir ilişkinin içinde olmak

gibi gibi onlarca sebep nedeniyle başarısız bir ilişki yaşanmış/görülmüş olabilir.

eğer gerçekten seviyorsanız, gittiği yere kadar götürün. zor olan tabii ki daha tatlı olacaktır, bunu da unutmayın. 

bir de, bu işi nasıl yürütürüm diyenler için aşağıda paylaştığım linkte bazı öneriler mevcut. umarım işinize yarar.

http://metasozluk.com/?r=girdi/goster&g=18158 

not : ilişki iki kişiliktir. genel geçer kuralları yoktur. kimseden akıl almayın. hayatınızı yaşayın. her kız, her erkek özeldir. her ilişki benzersizdir. o verilen akıl, o kişinin ve sevgilisinin karakterleri ve yaşamları ile sınırlıdır. sizin ve sevgilinizin hayatları ve karakterleri ise bambaşka. 

nasıl ki bir isviçreli 1000 euro kazanırken fakir sayılırken türkiyede 3000 tl güzel bir maaş gibi görülüyorsa bu da öyle.

kedi

asla ama asla çaresiz duruma düştüğünü hissetmemesi gereken hayvan. eğer kaybedecek bir şeyi olmadığına inanırsa, genlerinde sakladığı saldırgan ve hırçın yüzünü sergiliyor, saldırganlaşıyor. o pufur pufur, sevmelere gelen hali gidip, yerine bir çita, bir kaplan, bir çita gelebiliyor. 

amca çocuğu bunlar sonuçta, kan çekiyor. 

yıllar yıllar önce, evin bahçesinde kedi kovalamak ile eğlenmekte bori. inanılmaz kıvrak, yakalanamaz hali daha da cezbediyor, onunla birlikte ben de koşuyorum. bir kaç ay sürdü bu eğlence. 

mahallede kovalanmadık kedi kalmadı, ama elde var sıfır. taktikler geliştiriyorum, koşma şeklini, kaçış yollarını tespit ediyorum. iş iyice sarmaya başladı, süper zevk alıyorum. 

diğer çocuklar da katıldı sonra. siz de deneyin, harika bir şey. hep birlikte kovalıyoruz kedileri. ama yakalayan yok. 

bu şekilde çokça zaman geçtikten sonra, bir gün, artık çabalarım sonuç verdi ve kaçacak yeri kalmadı. karşımda çaresizce duruyor. e peki şimdi? 

kedi ile göz göze geldik, tıslamaya başladı. o an ben de farkettim, tadı kaçmıştı işin, kovalarken zevkliydi ama, şimdi ne yapıcam, ne işime yarayacak? 

kedi soruyu yanıtladı benim yerime, onu yakalayıp öldüreceğimi hissetti sanırım. vücut dili ile savaşa hazır olduğunu söyledi bana. hızına baktım, reflekslerine, üzerime atlayıp yüzümü parçalasa yapabileceğim hiçbir şey yoktu. o an karar verdi, onurlu bir ölüm istiyordu, üzerime bir hamle yaptı, pençesini savurdu. 

şans, bahçede bir şeyler yaparım, koluma diken batmasın diye kalın bir şey giymiştim, yırttı attı. düşünüyorum, kolumu parçalayacak şekilde sallamış pençesini. 

ilk hamleyi yaptı, beni yere düşürdü, ama daha devam etmedi. amacı kaçıp kurtulmaktı, öyle de yaptı. ama ben yerdeyken üzerime atlasa, çizilmedik, kanamadık yerimi bırakmazdı, eminim. 

işte bu yüzden, kedileri köşeye sıkıştırmayın. sabrını zorlamayın.

hz. muhammed

kendisi ile dalga geçildiğinde popüler olunduğu zannedilen şahıs. 

bir kitlenin kutsal değerleri ile dalga geçmek kimseyi yüceltmez. daha da alçaltır. 

avrupada ateist olan kitlenin, uzun zamandır ateizmi yaşayan kitlenin, bu şekilde tutumları yoktur. saygılıdırlar. herkesin kendi yoluna gitmesi yönünde fikirleri vardır. keza sindirmişlerdir. 

ama ülkemizde ateizm geçmişi pek uzun bir akım olmadığı için, her yeni akımda olduğu gibi bunda da trendler, karşı fikre saldırmanın modası sürmektedir. zamanla düzelirler diye düşünüyorum. 

inanmamak tamam da, sürekli olarak dinden bahsetmek komik oluyor. bir müslümandan bile çok konuşuyor ateistler din konusunda. bunu ilgi çekme çabası olarak görmek lazım belki de.

şeytan

bir cindir. 

bakara suresinin 30-31-32-33-34 nolu ayetlerinde anlatılan kıssaya göre allah meleklere yeryüzünde yeni bir varlık yaratacağını belirtiyor. melekler şaşırıyor. bunun üzerine allah hz. adem'e tüm eşyanın isimlerini öğretiyor. meleklere, varlıkların isimlerini söylemelerini emrediyor. melekler isimleri bilmedikleri için söyleyemiyor. sonra allah hz. adem'e bunları söylettiriyor. meleklerden hz. adem'e secde etmelerini istiyor. melekler secde ediyor, iblis (şeytan) etmiyor. şeytan secde etmeyi kibrine yediremiyor ve inkarcılardan oluyor. 

varoluş hikayesini anlattıktan sonra, gidelim kehf suresi 50 nolu ayete : 

"yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "adem'e secde edin!" demiştik. iblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. iblis cinlerdendi, rabbinin emrinden dışarı çıktı. şimdi siz beni bırakıp da iblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? halbuki onlar sizim düşmanınızdır. zalimler için bu ne kötü bir değişmedir."

Ruh'ul kudüs

kuran'ın iki yerinde geçer (aşağıda belirttim). alimlerin kesin olarak karara varmadıkları bir konudur. aşağıdaki şekilde 4 farklı yorum vardır ne olduğu ile ilgili: 

1- allah'ın isimlerinden biridir. 
2- kur'ân ve ya incil demektir. 
3- allah'ın ruhu demektir. 
4- cebrâil demektir. 

bununla birlikte islam alimlerinin çoğunluğu ruhu'l kudüs'ün cebrail anlamına geldiği konusunda hem fikirdir. kelimenin geçtiği ayetler: 

"işte biz, o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. allah onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. meryem oğlu isaya da açık deliller verdik ve o'nu ruhul-kudüs (cebrâil) ile destekledik " (el-bakara, 2/253); 

"allah demişti ki: ey meyrem oğlu isâ, sana ve annene olan nimetimi hatırla, hani seni ruhul-kudüs (cebrâil) ile desteklemiştim" (el-maide, 5/ 110); 

hristiyan inancında ise, teslis inancının üçüncü ayağı olan kutsal ruh anlamına gelmektedir.