sebebinin "aracı"yı doğrudan muhatap haline getirmek olduğunu düşündüğüm durum.
insanın hedeflerine ulaşmak için para elde etmesi zorunluluğu malum. ulaştığımızda mutlu olacağımız, "haz" elde edeceğimiz varlıklar, belki kavramlar, maddeler vs vardır. bunların da bir bedeli var çoğu zaman. işte bunlara ulaşabilmek için hedefler koyarız, sonra da karşılığı kadar parayı elde etmek gereği ortaya çıkar.
ancak bu yaşam stilinin içine dalıp, uzaktan büyük resme bakmayı ihmal eden bireyler yavaş yavaş asıl varmak istedikleri hedefleri unutup, doğrudan aracıyı, yani parayı amaç haline getirirler.
peki para gerçekten hedef olabilir mi? bakınız gençlikte çokça hedef vardır, çokça haz. ancak maddi imkanlar yeterli değildir. maddi imkanların yeterli olması için geçen onca yıldan sonra ise elde edilen paranın harcanamayacağı bir hayat stili oluşmuştur. gece 9'da evine giden bir birey, yatmadan önce yaşayacağı 3 saat için mi kazanmıştır bütün gün o parayı?
işte bunun anlaşıldığı an, paranın insanı harcadığının ortaya çıktığı andır. para, sizi kendine köle etmiştir, ona sahip olmak için ömrünüzü vermişsinizdir, günlerinizi vermektesinizdir. görünen o ki, kalan ömrü de onun yoluna harcamak artık bir zorunluluk olmuştur.
peki bu durumda boş mu verelim herşeyi? elbette her uç fikir gibi bu da olumsuz sonuçlar doğurur. ideali nedir? ideali, ölmeyecek gibi düşünüp para kazanmak, yarın ölebilecek gibi düşünüp onu harcamak.
her zaman bir köşede acil bir sağlık gideri için paranız olsun. bir ev satın aldıktan sonra ise elde edilen tüm para hazlar için değerlendirilebilir. 7.nesilden torununa yetecek kadar parası olup hala dünyayı gezmemiş bir insanın dünyadaki varlığını sorgularım. "o da onun özgürlüğü, yargılayamazsın" demeyin, çok fena yargılarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder