15 yıl önce gerçekleşen büyük felaket.
bolunun büyüyen ilçesi düzce (o zamanlar), ilk olarak 17 ağustos 1999'da marmara depreminde ağır hasar alır. izmit ve adapazarı'nın zeminleri de aynı düzce gibi, suyun üzerinde gezinen ve yerleşime uygun olmayan yerler olduğundan, deprem dalgaları düzceye sanki deprem düzcede olmuşçasına kolay varır ve düzcenin önemli kısmı yerle bir olur.
ama şanslıdır çoğu insan, fındık mevsimidir ve insanlar köylerindedir. korkulan kadar büyük can kaybı yaşanmaz.
ama artçı şoklar devam etmektedir ve deprem profesörleri (bu, o zamanlar çok meşhur olan tabir) yakın zamanda fayın kırılmayan kısmının yeni bir deprem doğurabileceği uyarısında bulunmaktadır.
11 kasım 1999 günü düzce merkezli 5.8 büyüklüğünde bir deprem olur. insanlar panik halinde, öncü deprem mi acaba diye birbirlerine sormaktadır. yok canım olmaz öyle derken zaman ilerlemektedir.
12 kasım günü, kimisi haberleri izlerken, kimisi şirinler izlerken büyük bir gürültü ve sarsıntı yakalar düzce insanını. bu sefer başkadır, merkez üssü düzcedir ve zemine aşırı yakındır. insanlar ilk şoku atlatıp dışarı çıktıklarında sokaklarında en az bir evin yıkılmış olduğunu görürler.
feryat figanı, canlı yayında deprem olduğunu öğrenip telefona sarılan yakınlar aralar. ilk anlarda henüz telefon kesilmemiştir. bir kişi bile öğrense ölmediğini yeter aslında, o herkese haber verir, "bu hengamede bi de insanların bizim için üzüldüğü ile uğraşmayalım"dır çünkü.
çoluğunu çocuğunu etrafına toplayan rahat bir nefes alır, "çok şükür allahım". ama akrabalar? bir telaş başlar. acaba kimseye birşey oldu mu?
biraz zaman geçtikçe söylentiler gelmeye başlar, "ersoy apartmanı yıkılmış", "mehmet akif caddesinde taş üstünde taş kalmamış", "istanbul caddesinde heryer tuğla olmuş, arabalar geçemiyor", "e-5 tıkanmış, hareket imkansız". bu kadar çok yerde birden yıkım olduysa kimbilir neyi atlattık diye düşünür insan.
bu panik ortamında fay hattı durmamaktadır. neredeyse büyük bir deprem şiddetinde binlerce artçı şok yaşanmıştır o gece. her deprem eyvahlara yol açar. açık alanda, boş bir tarlada depreme yakalanıp kaçan insanlar gördü bu gözler. diyemiyorsun ki "nereye", adam kendini unutmuş, onu mu düşünecek.
gece ilerler, adapazarından gelir yardım, elinde kolonya ve battaniye ile bir abimiz, "eşekten düşenin halinde eşekten düşer anlar" demiş. daha sabahın ışıkları olmadan ankara belediye halk ekmek tırlarını göndermiş sıcak ekmek dağıtıyor, "sıcak yemek dağıtımına birazdan başlayacaklarmış".
sabaha doğru artık tablo insanların gözünde netleşmeye başlar. evin reisi gezmiştir etrafı, "bizden kimseye birşey olmamış çok şükür". ama arkadaşlar, onların akrabaları, ateşin düştüğü yerde elbet yara bırakmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder